DÜNYALI OLMAK
İnsanların tarih boyunca birbiriyle kurdukları iletişim şekillerine göre dünyada birçok farklı kültür oluştu. Bu kültürler küçük toplulukları büyük toplumlara dönüştürdü. Böylece her insanın bir karakteri olduğu gibi her toplumun da bir kültürü oldu. Bu açıdan bakınca “sosyalleşme” kelimesinin eş anlamlısının neden “toplumsallaşma” olduğu da anlaşılır. Çünkü toplumu bir arada tutan manevi güç kültürdür ve kültürü üreten şey de iletişim ve sosyalleşme sürecidir.
Ama insanlar her zaman bunu başaramazlar. Hatta birbiriyle iletişim kuramadıkları zaman diğer tarafı “yabancı ve düşman” olarak algılamaya eğilimli hale gelebilirler. Kavga etmek işte bu iletişim kuramama sorununun bir sonucudur. Bir toplumda insanlar birbirlerini anlayamamaya başladığında birbiriyle çatışmaya neden olan zıt kutuplar güçlenmeye başlar. Toplum da kendi içinde bölünmeye başlar.
Şu ana kadar bu gezegenin bu kadar ayrı parçalara ve ülkelere bölünmüş bir durumda olmasının nedeni, henüz gezegen çapında büyük ve ortak bir kültürü destekleyecek bir bilincin gelişmemiş olmasıydı. Ama dünya insanı doğal bir süreç içerisinde birbiriyle kurdukları bağlantıyı güçlendirdikçe kendisini de daha üst bir kimlikte ifade etmenin yollarını bulmaya başladı. Bütün dünyayı birbirine bağlayan elektronik iletişim ağı olan internet; birçok ülkenin aynı hukuk kuralları ve para birimini kullanmak üzerine biraraya gelmesini sağlayan Avrupa Birliği; dünyanın neredeyse her ülkesinde geçerli olmaya başlayan ortak bir dil olan ingilizce; dünyanın her bölgesine yayılmış olan ortak yemek, müzik veya giyim tarzı bu sürecin örneklerindendir.
Şimdi dünyaya gerçekten bakarsanız, insanlığın her zamankinden çok daha fazla birbirine bağımlı olarak düşünmeye başladığını görürsünüz. Örneğin artık bir ülkede alınan politik bir kararın dünyanın bambaşka bir tarafdaki bir ülkeyi bile etkileme gücü var. Bu nedenle artık iki ülke arasındaki küçük gerginlikler üzerinden büyük çaplı bir savaşın ortaya çıkma olasılığını kimse göze alamıyor. Çünkü her şey herkesi etkiliyor. Sadece savaşlar için değil, küresel ısınma ve covid-19 salgını gibi gezegende gerçekleşen bir sorun veya hatanın bedelini tüm insanlık beraber ödemek zorunda kalıyor. Yine dünyanın bir tarafında geliştirilen teknolojiler, bilimsel bilgi kaynakları veya sadece yeni çıkan bir film gibi her türlü gelişmeden de neredeyse bütün dünya faydalanıyor.
Son yıllarda her şey oldukça kaotik bir görüntüye sahip olsa da eğer olaylara bu tarihsel bütünlük içerisinden bakarsanız işlerin iyiye doğru gittiğini rahatlıkla görebilirsiniz. Çünkü insanlar öyle ya da böyle yaptıkları hatalı ve başarılı deneyimlerden ders çıkartır ve değişirler.
Dolayısıyla spiritüel gelişimine odaklanmak isteyen bir insanın dünyaya bakması gereken doğru nokta budur. Kendimizi daha fazla “dünyalı” olarak görmeye ihtiyacımız var. Amerika’da, Afrika’da veya Hindistan’da yaşayan insanlarla aramızda aslında ne kadar ortak noktamız olduğuna odaklanmalıyız. Ne kadar benzer duyguları yaşadığımızı hissetmeliyiz. Gezegenin tekamülü için bizden ihtiyaç duyduğu enerji budur.
Daha fazla insan kendi yaşadığı ülkesinde ve dünyanın diğer bölgelerinde yaşayan insanları erkek ve kız kardeşleri olarak görmeye başladığında dünyanın nasıl bir yer olabileceğini hayal edin. Hayvanlarla ve bitkilerle uyumlu bir yaşam tarzını besimsemek bizim elimizdedir. Bu gezegenin masallardaki cennetler gibi olması bizim elimizdedir. İnsanlığın kaderi kolektif bilinci ile yaptığı tercihlere bağlıdır.
Bütün dünyalılara selamlar...
Yorumlar
Yorum Gönder